13 Ağustos 2013 Salı

...yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek...

ahmet erhan'ın gidişiyle, ilkgençliğimin ankarası'ndan bir salkım daha koptu; bir dize; bir söz, bir ses daha koptu... 

yavaş yavaş eksiltiyor insanı yaşanmışlıklarına ait seslerin, sözlerin, duyguların sahiplerinin bir’er bir’er düşmesi...oysa gecelerde, parklarda, orta bahçede ve ba"ğ"zı o anlarda ne çok sözcüklerini söz bilmiştik; tercüman bellemiştik kendi hissetiklerimizin ve düşündüklerimizin iç sesine...
Kent mi daha yavaştı, dizeler mi daha uzun; yoksa hasretlikler mi? Bilemezdik…. Özlemlerimiz çoktu, tutkularımız çoktu, inandıklarımız çoktu, gücümüz çoktu; gecelerimiz uzun, günlerimiz -sanki- sonsuzdu!
Ama dizelerimiz vardı, yeterdi de artardı bize o günlerdi. Sonra hayat yürüdü, biz yürüdük, zaman hız aldı, şiirler geride kaldı çokça…ama kalbimizi, ruhumuzu da söküp atmadık ya çöpe…şiir hep vardı, şiir hep var, ruhumuz var oldukça şiirlerimiz de olacak, ama bir eksikle, ahmet erhan’sız…hoşça kal "sol" bek...

yazacak diyecek daha çok şeyim var ama "daktilomun" hızı bana yetişemiyor...(ahhhh sarı olivettim...sen neler yazdın benim için...!!!) şimdilik bu kadar, devam ediyor ama....
ve şu dizenin olağanüstülüğüne bakar mısınız: "Yüzünü avuçlarıma alıyorum /Alnını öpüyorum / Dünyayı öper gibi..."


...söz bitti. hadi bakalım.

Meyvelerini taşıyamayan
Ağaçlar gibiyim
Sularını taşıran ırmaklar gibi…
Bu kadar mutluluk çok bana
Onu günlere
Onu aylara bölmeliyim
Ve bir tek gülüşünü senin
Kutlamalıyım yıllarca...

***

O zaman açıyorum
Bütün perdeleri
O zaman yakıyorum
Bütün ışıkları
Camları darmadağın ediyorum
Yüzünü avuçlarıma alıyorum
Alnını öpüyorum
Dünyayı öper gibi...

a.e.