25 Eylül 2012 Salı

güzel ve bilge yürek, neşet ertaş'ın ardından...


*neşet ertaş’ın ölüm haberi internette yayılmaya başladıktan sonra, onunla ilgili üzüntü mesajları yağarken, adamın tekinin “bu kadar büyütecek bi adam mı bu Neşet Ertaş? Bi okul mu "dikti", yol mu yaptı?”, diye bir yorum yazdığı gözüme takıldı…
Ne trajikti! Ancak “yol yapanların” bir şey yapmış kabul edildiği bir ülke için normaldi aslında bu! Değil mi ki her yeri kesip biçip yol döşeyenler, duble yollar döşeyenler bu ülkede “adam” sayılırdı!
Eh tabii bu değer ölçütleriyle neşet ertaş* bu ülkede “ne yapmış ki” sayılırdı! Doğaldı bu! Yazmış, bestelemiş, sadece ve sadece halk için icra etmiş, sevgi ve dostluk yolundan tevazuyla “başını eğerek” ilerlemiş, paraya ve şöhrete asla tamah etmeyip, yaşamını hep zor ve sağlıksız koşullarda ve kendini evlatlarına adayarak geçirmiş bu büyük “insan”ı anlamak için küçücük de olsa yürek ve akıl gerekir…Ki ne yazık ki bu toplumda, bu büyük ozanların uğruna dert çekip, yokluk çekip, sürülüp, gönderilip, süründükleri bu toplumda bulmak o kadar güç ve bu gerçek o kadar acı ki…

Bu toplum tarih boyunca hep bu toplum için mücadele edenleri, karşılıksız emek verip, acı çekenleri yok etmedi mi ilk önce?

Kendisine devlet sanatçılığı teklif edilip,  “hepimiz bu devletin sanatçısıyız, ayrıca bir devlet sanatçısı sıfatı bana ayrımcılık gibi geliyor, ben halkın sanatçısı olarak kalırsam benim için en büyük mutluluk bu” diyerek kabul etmeyecek kadar “adil ve mütevazı bir “insan” neşet ertaş!
2010 yılında UNESCO’nun ''Yaşayan İnsan Hazinesi'' olarak ilan ettiği bir insanı, kendi coğrafyasının bazı “insan”ları nasıl sözcüklerle, ömrünü vakfettiği mesajlarını azıcık da olsa anlayamadan yolcu edebiliyorlar, ne acı, ne trajik...

Neyse, uzun söze gerek yok…Aşk’ı yazdı, söyledi, adaleti, sevgiyi, insan olabilmenin erdem ve dönüştürücülüğünü söyledi…Ve kendisine kulak verenlere her daim “ayakkabınızın tûrabı** olayım” diyerek ne kadar da bilge ve alçakgönüllü olduğunu gösterdi; çünkü öyleydi!..

…Sesler, sözler ve türküler ölmez… sadece anlamaya çalışmak lazım, dünyayı azıcık da olsa değiştirebilmek; daha yaşanılası bir yere dönüştürebilmek için…

Hoşça kal büyük usta…

*neşet ertaş’ın adını, kendisinin de öyle isteyeceğinden emin olduğum üzere, küçük harflerle yazacağım…tevazu ve bilgeliği, alçak sesle verdiği yüksek sesli mesajları gibi…
**tûrap: toz toprak parçası